Aşk, her birimizin mutlu, doyurucu bir hayatta sahip olması ve hayattan zevk alması için ihtiyaç duyduğumuz bir şeydir. Aşık olma hissi, aldığımız zaman verdiğimizde aynı derecede şaşırtıcı hissettiren bir hediyedir. Birini sevmenin güzelliğine eriştiğimizde ve aynı hislerle sevildiğimizde, hayata ve geleceğe olan bakışımız değiştirir. Aşk, aynı zamanda arkadaşlıklarını ve başkalarıyla ilişkilerini değiştirir. Farkında olsanız da olmasanız da beyninizi ve kalbinizi sevgiye otomatik olarak ihtiyaç duyar ve bunu da otomatik olarak başlatır.
Araştırmacılar, birisini sevdiğinizde beyninizin ve vücudunuzun birtakım değişiklikler yaşadığına dair bilimsel kanıtlar buldular. Sevildiğinizi hissettiğiniz zaman, sık sık söz konusu kişiyi düşünür, onunla olmak ister ve ona dair her şeye katlanmaya istekli olursunuz. Bazen işler aşk yolunun mutluluk bahçelerinde tamamen istediğiniz gibi gider bazen ise işler onarılmaz muazzam kalp kırıklıklarına sebep olur. Çoğu zaman, birisini sevdiğini anlamak adına elinde bulunan şey “sadece teorik bilgi ya da sözlerdir”. Bunlar sizi ikna etmediyse bilimsel araştırmaların sunduğu göstergeler ve kalpten gelen bazı sesleri dikkate almaya devam etmeliyiz, böylece birisini gerçekten sevip sevmediğinizi bilmek mümkün olur.
Bilimsel Veriler Doğrultusunda Birini Sevip Sevmediğiniz Nasıl Anlaşılır?
Hiç birine karşı bir şeyler hissetmeye başladığınızda beyninizde neler olup bittiğini hiç merak ettiniz mi? Araştırmacılar, sevginin beyninizde birçok değişiklik yarattığına inanıyor .Bu ilk sevgi duygusu içinizde depreşmeye başladığında ve öfori(aniden gelen yoğun neşe,sevinç) hissi yaşadığınızda, beyniniz yoğun bir şekilde dopamin salmaya başlar.
Dopamin, beyin sinirleri arasında haberci olarak çalışan bir kimyasaldır. Dopamin gibi kimyasal habercilere nörotransmiterler denir. Dopaminler, sinirler arasındaki boşluklarda ileri geri hareket ederler. Bir noktada, dopamin kendisini reseptör adı verilen yerleştirme istasyonu moleküllerine bağlar (çünkü dopamin ve diğer nörotransmitterleri alırlar). Alıcılar bu sinyali bir hücreden komşusuna iletir. Beynin, birlikte bir posta pulu boyutuna eşit olmayacağı iki küçük kısmı, dopamin üretir. Beynin bir kısmı hareketlerimize yardımcı olan dopamin üretiyor, diğeri de sevginin karşılığı olan ödüllendirme amaçlı duyguları yaşadığınızda beyne dopamin gönderiyor.
Beynin için dopaminin verdiği mesaj, “Bu çok güzel hissettiren bir duygu! Lütfen sevgi dolu bir kalple bu his daha fazla devam etsin!” anlamına gelir. Bu şekilde beynimiz davranışlarımızı beynin ödül sistemini etkileyecek şekilde değiştirir. Ne kadar çok sevdiğinizi ifade eder ve sevilirseniz o kadar çok ifade etmek ve sevmek istersiniz.
Vücudunuz bu sevgi dolu duygulardan hoşlandığında, beynin takıntılı düşünceyle bağlantılı başka bir bölümünde de devam eden bir aktivite meydana gelir. Beynin takıntıları idare eden bu bölümündeki aktiviteler bize saplantılı ve kısır döngü içine düştüğümüz ilişkiler hakkında önemli ipuçları verir.
Sevgi dolu ilişkiler devam ederken, sadece sevdiğiniz birini düşünmek beyninizin ödül merkezini harekete geçirir. Buna karşılık, nörotransmiterler, insan ve hayvanlarla sağlıklı bağlanma yeteneğinizle ilgili beynin alanlarını harekete geçirir.
Dopamin gibi nörotransmiterler, kalp atış hızınız ve ter bezleri gibi başka bir vücut sistemini de etkinleştirir. Bu durumda, aşk ateşi kalbimize düştüğünde, kalbiniz bir yarış atınınki gibi atabilir ve kendinizi olur olmaz terli ve endişeli hissedebilirsiniz. Böyle bir durumda tıbbi bir problemin olduğuna dair endişelenmeye gerek yoktur. Bu sadece vücudun ve beyninin aşık olmaya karşı gösterdiği normal tepkisidir.